İKİNCİ ÖLÜMCÜL DENEYİMİM KİLİMANJARO TIRMANIŞI (2)

Nevzat Öntaş'tan fotoğraf makinasını istiyorum, vermiyor. Yerel rehberlerimiz zenci arkadaşlara İngilizce hadi gidiyoruz" diyorum. Onlarda Nevzat ile kavga ettiğimizin farkında. Ne oldu diyorlar.

Geri Dön

İKİNCİ ÖLÜMCÜL DENEYİMİM KİLİMANJARO TIRMANIŞI (2)

Nevzat Öntaş'tan  fotoğraf makinasını istiyorum, vermiyor. Yerel rehberlerimiz  zenci arkadaşlara İngilizce hadi gidiyoruz" diyorum. Onlarda Nevzat ile kavga ettiğimizin farkında. Ne oldu diyorlar. David ve Ernest'e Nevzat'ın çok kaygılı olduğunu, havanın patlayabileceğini ve benim durumumu hesaba katıp buradan geri dönmeliyiz dediğini söylüyorum. Ernest; "Buradan değil, farklı bir rotadan ineceğiz, orası daha kolay." diyor. Üç kişi tırmanışa devam ediyoruz. Adımlarım ağır ve aksak. İki büklüm yürüyorum. Kaya bloklarıyla karşılaştığımızda beni tutup çekiyorlar. Ara sıra David'e "nevzat geliyor mu?" diye soruyorum. O da; "evet geliyor" diyor. Onun geldiğini duymak bana rahatlık veriyor.   

Stella Point

Asıl zirve olan 5895 m. Uhuru noktasına  yaklaştıkça rüzgâr daha da şiddetleniyor  ve soğuk artıyor. Rahatsızlanıp geriye dönen kişilerle karşılaşıyoruz. Zor koşullarda 5780 m Stella Point Zirvesi'ne ulaşıyoruz. Nevzat da  yanımızda,  ama konuşmuyor.
Kısa bir mola verip dinleniyoruz. Stella Point Kilimanjaro Krater Çanağının hemen kenarında. Sol taraftaki sırt hattından yükselip 1.5 saatlik tırmanış sonrası asıl zirve Uhuru ‘ya ulaşacağız. Ben iki büklüm yürüme çabası içindeyim. O da ne! Ansızın mutluluk perim önümde beliriyor. Onların kafilesi zirve yapmış dönüşe geçmişler. Mutluluk Perim Bana sarılıyor, ağlamaklı ses tonu ile kucaklayıp bir şeyler söylüyor. Uzaklaşıyorlar. Her şey  bir anda olup bitiyor. 
Ellerimi batonlarımdan ayırıp ona sarılamıyorum bile. Türkiye'de Kilimanjaro yaşanmışlıklarımı anımsadığımda hemen her kamp yerinin alt başında bizi bekleyip alkışlayan Mutluluk Perim aklıma geliyor ve e-posta adresini almadığıma üzülüyorum. Duygusal anlar geride kalıyor, zirve yoluna devam ediyoruz.

AFRİKA'NIN ÇATISINDAYIZ

Güneş kendini göstermeye başladı. Fakat hava yine soğuk. Zira hiç durmaksızın rüzgâr esiyor. Saat 08:30 suları. Afrika'nın çatısı olarak kabul edilen Uhuru Zirvesi'ndeyiz. Kilimanjaro Zirvesi'ne yüreğimin bana verdiği içsel enerjiyle “Dağa Göz Değil yürek Tırmanır.” dercesine ulaşıyorum zira fiziksel kapasitem yerlerde sürünüyor. Zirve geniş sayılabilecek düzlük bir alan. Ahşap bir pano üzerinde İngilizce olarak; "Kutlarız 5895 m. Uhuru Zirvesi'ndesiniz" yazıyor. Ortalık bayram yeri gibi. Hayli kalabalık. Fakat bu ortalama bir kalabalık değil. Ağlayarak birbirlerine sarılanlar. Rahatsızlanıp yerlerde yatanlar. Hatta Afrikalı taşıyıcıların sırtlarına alıp aşağıya indirmeye çalıştıkları Avrupalılar var. Bir taraftan da herkes başarısını zirve Panosu önünde fotoğraf çektirip belgesel kılmak istiyor. Fotoğraf için bekleyenler kuyruk oluşturmuşlar. Biz de sıramızı bekleyip Zirve Panosu önüne geçiyoruz. Nevzat her zaman çantasında taşıdığı Türk Bayrağı'nı çıkartıp Ernest'e vermiş. Ernest Bizi Bayrağımızla fotoğraflıyor. Sıra ODTÜ Flamamızda. Flamayı Nevzat ile açıyoruz. Ve ikide  pankart; "DAĞA GÖZ DEĞİL YÜREK TIRMANIR""YAŞAMI SEVMEK İÇİN  YÜREK BAŞARMAK İÇİN EMEK GEREK"  Soğuktan yüzüm gözüm sarılı rüzgara karşı direnerek pankartları tutuyorum. Pankartlar mutluluk ve onurumuzu perçinleyen son kareler oluyor.     

Hem rahatsızlığım hem de soğuk nedenleriyle Uhuru Zirvesi'nden hızlıca uzaklaşmak, aşağılara inmek gerekiyor. Zirveden ayrılıyoruz. Nevzat ile olağan ekip modelimize geçip yürüyoruz.  O önde bana çan tutuyor.  Bir ara geride kalıyor, Ernest ve David ile inişe devam ediyoruz.  Arkamızdan fotoğrafımızı çekmiş.  Daha sonra Bana anlatılan bu kare tam bir Kilimanjaro klasiği. Bulutlar, bulutlar, bulutlar ve bulutların beyazlığı, göğün maviliği içinde yürüyen üç insan silueti. Orada ayaklarımla değil de yüreğimle yürüyordum belki de, kim bilir!

Dönüşümüz Ernest'in söylediği gibi farklı bir rotadan oluyor. Bu rota çıkışa göre daha kolay. Ancak Taşlık kumluk bir alandan sürekli dik iniyorsunuz. Ve bu dik iniş bitmek tükenmek bilmiyor. Bundan böyle hep farklı yollardan inecek, çıkışta kullandığımız  rotaya uğramayacağız. Kilimanjaro da iniş ve çıkış rotalarının birbirinden farklı oluşu büyük  avantaj. Tek bir rotanın kullanılması inen ve çıkan yüzlerce kişinin karşılaşmasıyla risk oluşturabilirdi. Özetle iniş ve çıkışın farklı olması binlerce kişinin Kilimanjaro Milli Parkı'na gelmesini ve Tanzanya için ciddi bir katma değer oluşturmalarını sağlıyor insanüstü bir gayret ve beceriyle Kilimanjaro 'da kamp hizmeti veren yoksul Afrikalı taşıyıcıları da unutmam mümkün değil. Benim aklım bilhassa onların boyun ve omuz yapısında kaldı. Nasıl olup da elleri kolları doluyken birde kafalarında yük taşıyor olmalarına hayret ediyor ve onlara saygı duyuyorum.

TEKRAR BARAFU

Bitmek bilmeyen dik inişler sonrasında  tekrar Barafu Kampı'ndayız. Barafu'dan ayrılalı 14 saat geçmiş. Toplam 14 saatte çıkmış ve inmişiz. Söylemeyi unuttum; iniş rotasından giderek yükseltinin azalması Beni rahatlatıyor, kendimi daha iyi hissediyorum. Mide bulantılarım, ishalim kesiliyor. Sadece ciddi bir yorgunluk içindeyim. Resmen dökülüyorum. Bir ara Nevzat "Seni sırtlayıp indirelim; diyor. "Gerek yok. Yavaş yavaş iniyorum zaten; diyorum.   

Dağa Göz Değil Yürek Tırmanır
Necdet Turhan