Karanlık Körlük ve Jose Saramago

Nobel ödüllü ünlü yazar Jose Saramago'nun Körlük Kitabı hakkında Necdet Turhan'ın düşünceleri.

Geri Dön

Karanlık Körlük ve Jose Saramago

Nobel ödüllü ünlü yazar Jose Saramago'nun Körlük Kitabı hakkında Necdet Turhan'ın düşünceleri.

Değerlendirme 20 Eylül 2020 tarihinde "Karanlık Körlük ve Jose Saramago" başlığı ile T24 sayfalarında yayınlandı. Bir bölümü şöyle;

"Ben Saramago'nun yeti yitimi olan gerçek körleri taciz etmek hatasını yapmayacak düzeyde irade ve birikim sahibi olduğu kanaatindeyim. Ancak Körlük Kitabı'nın yol açtığı bazı olumsuz sonuçlar ve negatif geri beslemeler var. Bunlar da eleştiri masasına yatırılmalı ve üzerine bir kaç söz söylenilmeli düşüncesindeyim.  

Olumsuzluk nitelemeleriyle günlük dilimizde de körlük sıklıkla kullanılan bir metafor. "Kör bıçak, körle yatan şaşı kalkar, kör müsün? Kör olasıca." bu manada ilk aklıma gelenler. Olumsuzlukları vurgulamak dışında kültürümüzün körlere atfettiği doğru olmayan bazı payeler de var. Körlerin bir kez konuştuğu kişileri aradan yıllar geçse de seslerinden kolayca tanıyabildikleri, dokunma kapasitelerinin ve hafızalarının olağanüstü olduğu vs. körlere bir taraftan acıma duygularıyla bakılırken bir taraftan da gerçekte herkes gibi olan duyularına dolayısıyla körlüklerine mal edilen olağanüstülükler... Kültürümüzdeki bu paradoksu buraya bırakıp Jose Saramago'nun körlüğü niye metafor yani mecaz olarak kullandığı sorusunu bilince taşımak istiyorum. Bu soruyu fikir alışverişi yapmak için telefon açtığım görme engelli bir arkadaşımız diyaloğumuzun akışı içinde bana sormuştu. Benimde aklıma gelen ilk yanıt;  "Maalesef körlük hemen her kültürde dertleri anlatırken ihtiyaç duyulan bir joker gibi."  şeklindeydi. Körlük jokerini bu kez Saramago kullanmış. Bir kafede siparişini beklerken körlük üzerinden toplumsal çözümleme yapma düşüncesi beliriyor. Bu belirişin bilinçsel derinliklerinde neler var bilemiyoruz. Tarihsel bellek körlerin ve diğer engellilerin maruz kaldıkları acımasızlıklarla, önyargılarla ve ayrımcılıklarla dolu. Bunlar hiç farkında olunmaksızın içine doğulan kültürlerce bilinçlere aktarılıyor ve kuşaklar boyunca içten içe devam ediyor.  Sosyo-psikolojik koordinatların oluştuğu erken yaşlarda Jose Saramago'nun bilinçsel derinliklerine bu patolojik kültürden neler nüfuz ettiğini ve Saramago farkında olmaksızın bunlardan ne kadarını ileri yaşlarına taşıdı bilemiyoruz.  Okuyarak görebildiğimiz ve bilebildiğimiz tek şey Nobel almış ünlü yazarın Körlük Kitabı'nda toplumsal körleşmeyi ele aldığı. Başka bir metafor üzerinden kitabını yazamaz mıydı? Sorusu ortada duruyor.   Görülen şu ki; Körlük jokeri Jose Saramago'nun vurucu kurgularına büyük kolaylık sağlamış.

Görme yeteneklerini ansızın kaybeden kişiler süt misali beyazlık dışında hiç bir şeyi göremiyorlar ve bu durum bulaşıcı. İsimsiz kentin isimsiz insanları peş peşe kör oluyorlar. Devlet bulaşan körlüğü sınırlayabilmek için onları bir akıl hastanesinde karantinaya alıyor. Orada ahlak çöküyor, erdem buharlaşıyor. Beyaz körlüğün tutsakları içgüdülerle hareket eden insan altı varlıklar haline geliyor.

Kitabın sayfalarında bir körlük umacısı ve bu umacının sarsan, ürperten serüvenleri var. Umut var ve nihayetinde kurtuluş var. Negatif geri beslemeler anlamındaysa ilk söyleyebileceğim; bilinçli olmayan ve bizleri yeterince tanımayan okurların kafalarında körlük korkusu ve önyargıları daha da pekişiyor.  İnternet ortamında bu savımı destekleyen bir dolu yoruma rastlayabilirsiniz. Örneğin körlük kast edilerek "hepimizin başına gelebilecek bir felaket." denilmiş.  Ve diğerleri; "okuyun kendi dünyanıza ve görme engellilerin dünyasına daha farklı bakacaksınız.",  "Kör olanlar karanlıkta değil beyazlık içindeler.", "Kitabı okudukça gözlerimi kapattım, açtım. Görmenin değerini daha iyi anladım vs.

Saramago kitabını yazarken tarihsel bellekten süzülüp gelen ayrımcılık kültürüne yapabileceği geri beslemeleri düşünmüş müydü acaba? Hiç zannetmiyorum."